Yazın habercisidir bahar. Havalar ısınıp, güneşi kendini hissettirmeye başlayınca öğrencilere bir rehavet, bir miskinlik çöküverir. Bir an önce okul bitse de, tatile girsek düşüncesine girilir. Öğrenciler, okulu bir esaret, tatili ise özgürlük olarak kabul ederler. Resmi tatiller, kar tatilleri, sömestre tatili ve en uzunu olan yaz tatili öğrencinin adeta bayramlarıdır. Karnelerle birlikte okula bir nokta konur ve ver elini tatil ve özgürlük. Hoş geldin sınavsız, kaygısız, notsuz, öğretmensiz, kitapsız, ödevsiz, dertsiz, tasasız, sorumsuz günler.
Yaz tatili gelince bütün kuralların, sınırların kalkması, bir başıboşluk akla gelmekte, üç ay gibi uzun bir yaz tatili, dokuz ay çalışan bir öğrencinin boşluğa düşmesine sebep olmaktadır. Öğrenciler, neredeyse öğrendiklerini sıfırlayıp, yeni eğitim-öğretim yılında üstüne koymaları gerekirken sil baştan yeniden öğrenmek zorunda kalmakta ve bu sebeple adaptasyon sorunları yaşamaktadırlar. Özellikle yabancı diller ve kıl payı geçilen dersler tekrarlanmazsa ve canlı tutulmazsa sonradan baş ağrıtmaktadırlar.
Âtıl, atâlet kelimeleriyle aynı kökten gelen tatil kelimesi işe yaramamak, boş, faaliyet dışı kalmak, işlevsiz hale getirmek anlamlarına gelmektedir. Öğrencilerin zihinsel kodlarında da, hiçbir şey yapmama olarak karşılığını bulmaktadır. Hâlbuki öğrenme faaliyeti hayat boyu ve sürekli devam eder ve insanın gelişimi beşikten mezara kadardır. Öğrenciler, öğrenmeyi formal bir kurum olan okulla sınırlandırdıkları için tatili farklı bir öğrenme fırsatı olarak görememektedirler. Belki de biz büyüklerin yapması gereken en önemli görev, çocukların tatile bakış açılarını değiştirmesine yardımcı olmaktır.
Çocuğu karnesiyle cezalandırıp, tatilini görmezden gelmek son derece yanlış bir tutumdur. Karneyi bahane edip, başkalarıyla kıyaslayarak çocuğu cezalandırmak, yaz dönemini zehir etmek yerine, ders ve tatil dengesini kurup çocuğa buna göre davranmak, özgüvenini kaybettirmeden çocuğu takviye etmek gerekir. Bunun için ders çalışmaya da belli saatler ayrılmalı, eksik konuları tamamlamak için program yapılmalıdır.
Ebeveyn olarak çevresel olanakları en iyi şekilde değerlendirerek, tatili öncesinde doğru programlamak, özellikle çalışan anne-babaların çocuklarını kendi hallerine bırakmamaları gerekmektedir. “Saldım çayıra Mevlam kayıra” anlayışı çocuklara çok zarar vermektedir. Yalnız kalan çocuk, zamanının büyük bir kısmını bilgisayar, internet, televizyon, cep telefonu gibi sanal ortamlarda geçirmekte ve sanal bağımlılıkların oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Çocuğunuz sizinle olsa dahi bu etkinlikleri mutlaka denetlemenizi ve gerekli sınırlamaları getirmenizi öneririz. Yasaklama ise çözüm değil, çözümsüzlüğü artırmaktadır.
Bir tatil programı ve tatil hedefi olmayan çocukların sürekli sıkıldıklarına şahit olursunuz. Sıkılmanın başlıca sebeplerinden birisi de boş durmaktır. Boş vakitlerini (!) neyle dolduracaklarını bilmeyen çocuklar bir boşluk içine düşerler. Gerçi vaktin dolusu, boşu olmaz, vakit vakittir. Önemli olan vakti neyle geçirdiğindir. Boş duranın ayağına şeytan takılır derler. Çocuğumuzu ilgi, yetenek ve ihtiyaçlarına uygun bir şekilde somut hedefler koyup motive etmemiz ve yönlendirmemiz gerekmektedir.
Tatil dönemleri aynı zamanda, ailenin bütün fertlerinin toplandığı, kesintisiz ve kaliteli bir iletişim fırsatının yakalandığı, günlük hayatın koşuşturmasından uzakta, bireylerin birbirleri için vakit ayırabildiği, geçirilebilecek güzel günler demektir. Özellikle yoğun iş temposu sebebiyle çocuklarıyla yeteri kadar ilgilenemeyen babalar için ekstra fırsatlardır. Yapılan ortak etkinlikler, birlikte oynanan ev oyunları sevgiyi, muhabbeti, kaynaşmayı artırır.
Çocuğunuzu ilgi ve yeteneklerine göre sportif ve sanatsal faaliyetlere yönlendirebilirsiniz. Yüzme, basketbol, futbol, tenis gibi spor okulları hem çocuğunuzun doğru bir şekilde enerjisini harcamasını, koç veya antrenörün otoritesi altında disipline olmasını, hem de diğer çocuklarla birlikte iletişime girip sosyalleşmesini ve takım ruhunu hissetmesini sağlar. Müzik, karikatür, resim, drama gibi sanatsal faaliyetler ise çocuğunuzun kendini keşfetmesine olanak tanıyacaktır.
Tatil, çocuğumuzun okul zamanlarında yeterince ilgilenemediği, yoğunlaşamadığı hobilere zaman ayırma fırsatıdır. Maket yapımı, fotoğraf, model uçak, robot, origami, el işleri, puzzle, dalgıçlık vb. faaliyetler hem çocuğunuzun sevdiği işlerle vakit geçirmesini sağlayacak, hem de bir işi yapabildiğini görerek, üreterek kendisine olan güveni artacaktır.
Kitap okumak, bir boş zaman etkinliği değil, çocuğun bütün hayatında olması gereken bir alışkanlıktır. Düzenli okuma alışkanlığı çocuğun hayal dünyasını, bilgi ve kelime dağarcığını, anlama ve algılama yeteneğini geliştirecektir. Okumak kadar yazmak da çocuğunuzu geliştirecektir. Günlük tutmak, denemeler, şiirler, hikâyeler, aklınıza ne geliyorsa kâğıda dökmek, bilişim teknolojileriyle unutmaya başladığımız yazma alışkanlıklarımızın yeniden canlanmasını sağlayacaktır.
Müze, sergi, kütüphane, tiyatro, konser, sinema vb. kültürel faaliyetlerden mümkün olduğunca yararlanılmalıdır. Çocukların genel kültürleri artacağı gibi, sosyal yönleri de gelişecektir.
Yaz tatilinde çocuğun rutinini kırmak; izcilik veya yaz kampına katılarak çadırda kalması, doğayla baş başa olması, balığa çıkması, ormanda doğa yürüyüşüne katılması, yardım kuruluşlarında gönüllü olarak çalışması vb. yeni tecrübeleri deneyimlemesini sağlamak onun adına çok heyecan verici ve akılda kalıcı olacaktır.
Okul dönemi için enerji ve moral-motivasyon depolamaları adına, çocukların yaz döneminde ağırlıklı zamanlarını dinlenme, eğlenme, gezme, sosyal, sportif ve kültürel faaliyetlere ayırmaları normaldir. Bireysel ve ailevi farklılıklardan ötürü en verimli tatilin şu şekilde olur gibi bir reçete yazılması doğru olmaz. Bu noktada ebeveynler dengeyi çok iyi kurmalı, bütün ipleri çocuğun eline vermemeli fakat çocukların tatilde olduklarını unutmadan isteklerini de göz ardı etmemelidirler.
Zaman, insanların geri döndürülemeyen sermayesidir. Çocuklarımıza yapılacak her yatırım ileride onların hanesine artı olarak işlenecektir. Kolay olan zamanı öldürmektir, zamanı yaşatmak ise emek ister. Unutmayalım ki, her ikisi de bizim elimizdedir.
Herkese şimdiden keyifli tatiller dilerim.
Dr. Muhammet ÖZTABAK